Kalkınmamızda sihirli sözcükler:Katma Değeri Yüksek Üretim

“Ülkemiz için en önemli ve acil çözüm bekleyen sorunlar nedir?” diye sorulsa, hepimiz aşağı yukarı benzer yanıtları veririz. Özel olarak bize sorulsa, cevaplarımız;

  1. Terör ve Güvenlik sorunu,
  2. İşsizlik sorunu,
  3. Nitelikli eğitim sorunu,
  4. Katma Değeri Yüksek üretim yapamama sorunu,

olarak bir sıralama yapardık...

Hiç kuşkusuz terör ve güvenlik sorunu, yaklaşık 40 yıldır kaynaklarımızı tüketen en önemli sorundur. Bu sorunun çözümünde en temel yaklaşım, elinde silah olana silah ile müdahale ederken, barışçıl düşüncelerini ifade edene de değer vermektir. İnsanların taleplerini dinlemek; evrensel hukuk, ahlak ve inanç ilkeleri ve temiz niyet temelinde davranmak; şeffaf ve tüm halkı bilgi sahibi edecek açık yaklaşım ile sorunların çözümüne katkı koymak esas olmalıdır.

İşsizlik sorunu ikinci en önemli sorunumuzdur. Bu soruna da iki aşamalı yaklaşmamız bize doğru çözümlere ulaşmada katkı koyacaktır;

  1. Kişisel işsizlik,
  2. Kurumsal işsizlik/Şirketlerin işsizliği,

TÜİK’in açıkladığı %10,6’lık işsizlik oranı, gerçeği yansıtmakta mıdır?

Peki ya üniversite mezunu gençlerimizin işsizliği?...

TÜİK bu oranı da %19 olarak açıklamıştır.

Çok kaba bir yaklaşım ile TÜİK’in bu rakamlarını iki ile çarparsak, büyük hata yapmayız diye düşünmekteyiz, ne dersiniz?

Kurumsal işsizliğe gelince…

Esas büyük felaket gelirse buradan gelecek. Zira sektör ayrımı gözetmeksizin şirketlerimiz yaklaşık iki  yıldır genel giderlerini çıkaracak işler alamıyor maalesef. Kârsızlık ve yıkıcı rekabet konusunu dile getirmek bile şu an için anlamını yitirmiş durumda. Dolaysıyla işi varmış gibi gözüken çalışanlarımız için büyük tehlike, işlerini kaybetme tehlikesidir.

Nitelikli işgücü eksiğimiz ise üzerinde günlerce konuşulacak, sayfalarca yazılabilecek durumdadır. Bu konuda maalesef vahim durumdayız. Akıl ve bilimden uzak eğitim sistemini kuramadığımız için en az iki neslimizi feda ettik desek ne kadar yanılırız sizce?

Genç insan kaynağımızı yeterince donatamıyor, çağın koşullarına uygun eğitimi onlara veremiyoruz.

Tüm bu konuları süreç içinde işlemeye gayret edeceğiz.

Gelelim “katma değeri yüksek üretim’’ konusuna...

En temel sıkıntılarımızdan biri, Türk imalat sanayisinin büyük oranda katma değeri düşük ürünleri üreten yapısıdır. Yani “yükte ağır, pahada hafif, basit ve kolay işler yapar” bir durumdayız.

Hâlâ metal, plastik, işlenmemiş tarım ürünü, işlenememiş maden vb satma peşindeyiz.

Gerçek maharet, bu ürünleri satmak değil, işleyerek katma değerli hâle getirmek; bu ürünlerin insanlığa sağladığı faydadan kazanç sağlamaktır...

Eğer ürünü kaynağında işleyip, dünyaya ihraç edecek hâle getiremezsek, ne büyük şehirlere göçü önleyebiliriz ne dünya ile rekabet edebiliriz ne ihracatımızı artırabiliriz ne de enflasyonu azaltabiliriz.

İnsanlara yaşadıkları yerde çalışma olanakları yaratamadığımız sürece, hayat pahalılığını azaltmak, maliyetleri düşürmek şansımız söz konusu bile olmayacak.

Marka yaratmak, Ar-Ge yapmak ve yüksek teknolojili üretim yapmak için katma değeri yüksek alanlara yönelmek ve fabrikalar kurmak zorundayız.

İşsizlik başka türlü önlenebilir mi?

Üretmeden tüketmek inancımıza göre de doğru bir şey olmasa gerek. Atalarımız “İşlemeden dişlenmez’’ diye boşuna dememişler. Sürekli borçlanarak, geleceğimizi ipotek altına alarak, çocuklarımızın gelecekte kazanacağı paraları harcamak bizi uçurumun eşiğine getirip bırakmıştır.

Çok ve planlı çalışmak, doğru usuller ile üretmek, katma değerli üretim yapmak ve ülkemiz için kritik sektörlere yönelmek zorundayız.

Hava gibi, toprak gibi, su gibi, insan yaşamını idame için gereken en önemli konu enerjidir.Yerli, yenilenebilir ve temiz enerji teknolojilerini geliştirmek ve bu alanda üretime dönük sanyi yatırımları yapmak katma değerli bir alana yatırım yapmaktır ki,işsizliğin özümünde,ihracat rakamlarımızın artmasında en krtik sektörlerden biridir.

Genelden özele doğru gidersek ülkemizin ürettiği (tekstil, makine, inşaat, tarım, gıda vb.) mal ve hizmetlerin ortalama ihracat birim fiyatları USD/kg olarak aşağıdaki tabloda verilmektedir.

Bu tablonun bize gösterdiği gerçek şudur: Türkiye 2001 yılından bu yana ev ödevimizi iyi yapmamıştır. Bu katma değer seviyesiyle, Türk ekonomisinin gideceği yer kalmamıştır. Bu seviye, Türkiye’nin mevcut işsiz stoğuna her yıl eklenen yaklaşık 1 milyon gencimize iş ve aş sağlama imkanı tanımamaktadır.

 


Yine tablodan göreceğimiz üzere miktar bazında ihracatımız artmış, ancak katma değer bazında ihracatta rakiplerimizin gösterdiği performansın çok altında kalınmıştır.

 

Yenilenebilir Enerji yatırımları, bu açıdan katma değerli üretimin anahtarı konumundadır.

Sözgelimi Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) yatırımında türbin kanadı tamamen cam elyaf olursa yaratılan katma değer 7,5 - 9,0 USD/kg (Türkiye ortalamasının 6 katı), türbin kanadının bir kısmı karbon elyaf olursa yaratılan katma değer 13 - 14 USD/kg (Türkiye ortalamasının yaklaşık 10 katı) olmaktadır.

Ülkemizin ihracatta kilogram değeri son 3 yıldır dikkat çekici hızda düşüyor. 2016 yılı verisi son 6 yılın en kötü değerine ulaşılmıştır. (Kaynak TÜİK verileri)

2016 yılı kilogram değeri olan 1.36 kg/USD değeri, Güney Kore'nin 2001 yılında elde ettiği değerin dahi altındadır.

Bu veri bize rakibimiz olan ülkelerin son 15 yılda kat ettiği mesafeyi göstermektedir…